4 Ekim 2007 Perşembe

Ananem Melek. O buna ne derdi acaba?

Ananem ekrana büyülenerek bakan milyonlarca Türk seyircisinden sadece bir tanesi. Hani herkesin televizyona çıkıp şu anda 70 milyon bizi izliyor dikkatli konuşalım diye hitap edilen sade vatandaşlardan biri yani. Halen çözebilmiş değilim toplam nüfusumuz nedir ve eğer belirtilen rakamda vatandaşımız ve ben aynı anda hepimiz televizyon seyrediyorsak? Bir düşünün kıpırdamadan ekrana kitlenmişiz; Komiser Nevzat, 1 aylık Nihat bebe, bakkal Arif Amca, prodüktör Erol, doktor Ferhat herkes saygı duyan sanatçılarımızı ve düşüncelerini izliyor. Peki aniden doktora gitmek zorunda kalsak ne olacak?... Hep onu resmediyorum kafamda. Hiç trafik yok, etraf sessiz

Sade vatandaş ananem yıllarca bana, seyrettiği her film, diziden sonra kızım sen mutlaka ekrana çıkmalısın, meşhur olursun derken Dedem de hemen onu destekler ve kızım sen güzellik yarışmasına katıl mutlaka birinci olursun derdi. Bu naif ve tamiz duygular hep içimi titretmiş ve başka bir dünyada yaşamamı sağlardı. Bunu ilk duyduğumda ben diyim 8 siz 10 diyin daha fazla değildim. Ekranlara çıkmadım ama ona hizmet eden bir sektöre atıldım.
Reklamcı oldum. Yıllar geçti aynı temennileri halen ne mutlu bana duyuyorum onlardan. Ananem artık dizilerinin yanı sıra reklamları da seyretmeye başladı. Hayat hikayelerini, yaşan tipleri takip ederken nasılsa reklam karakterlerini de takip etmeye başladı. Maksimum 60 saniye içinde geçen bir macera, bilimkurgu, nostalji nasıl değerlendirilir ve takip edilir şaşarsınız. Sanırım büyülü ekran tekel halinde ananemin takibindeyken herşey çok kolaydı. Cevap vermek veya yorum yapmak zor olmuyordu. Ancak kanallar artıkça kafalar çok karıştı. Sevgili, hayatıma renk akatan ananem de inatla takipte. Biraz yaşında da etkili olduğunu kabul ediyorum ama bu yoğun ekran trafiğinde kafası bir hayli karışıyor.
Benim ekranların kaçırılmış fırsatı, güzellik prensesi (ben onun için büyüyemediğim için bir türlü kraliçe olmadım daha), reklam dünyasının dahi çocugu olduğumu düşündüğü için gün içinde tüm soruların cevabını benim vereceğimi düşünerek benimle paylaşıyor.
Bence bu dünyaya yalnış zamanda gelmiş.
Beni arayıp “ Bu kız gerçekten hamile mi?, Ayşe Teyze’ye söyle bir gün bize uğrasın şu çamaşırları söylediği gibi beyazlatsın, ayy ben de saçlarımı şu şampuanla yıkasam herkes dönüp bakar mı denesem mi?, çocuk topu imzalattı milli takıma hediye etti ya getir ben de imzalıyım, Kadıncaz çocuklara meyva suyu içirmek için çok yoruluyo sürahi ağır da görünüyor, sen beni hiç yormadın sağol, şu telefonu bana da al da her açtığımda beni de öyle taşısınlar” gibi yorum ve sorularla karşılaştığımda pek anlam veremedim. Aslında herhalde şaka yapıyor diye değerlendirdiğim içindi İlk şok ilk soruda olmadı. Sonrasındaki ciddi ses tonu ve cevabı sabırsızlıkla beklediğini fark ettiğimde oluştu şok. Ve uzun bir süre devam etti. Bu minik maceraları unutup tekrar tekrar sorması ve hikayelerden bu kadar çok sonuç çıkarabilmesi ilginçti. Şok dalgası geçtikten sonra bu eğlenceli dünyaya ben de katıldım. “Ananecim Ayşe Teyze meşgülmüş Neşe’ye kepek problemini çözmek için uğramış, top kullanılmış ve kirliymiş (çok titiz ve çamurdan hoşlanmaz) getirmesem” diyip onun ekran dünyasına farklı bir açıdan bakıyorum. Beni şaşırtmayı asla bırakmıyor. En son telefonla taşına talebini kendi cevaplayarak geniş hayal dünyasına beni hayran bıraktı. “ Ay kızım çağırma şimdi çocukları, bugün kendime pek bakamadım, evde yiyecek pek bir şey de kalmadı gelseler bir şey ikram edemem, hem biraz da kilo aldım beni kaldırsalar ağır gelirim utanırım.” Buna cevap veremedim ama reklamcı kimliği bir kenara bırakarak reklamlara onun dünyasından bakmaya karar verdim. Öyle eğlenceli öyle enteresan geldi ki, ilk önceleri içimde kahkahalara atarak izledim reklamları sonra tüm programlara o gözle bakınca farklı bir eğlence buldum kendime. Ananem Melek. Melek buna ne der diye bakıyorum artık dünyaya.
Onun dünyasından bakıp diyorum ki; Güzel kalın ama hp reklamla kalın